27 September 2009

3 Ekim: İki filmde din dersi

Film izlemek üzere tekrar buluşuyoruz: 3 Ekim C.tesi, 16:00 - 19:00 arasında Rengahenk Sanatevi'ndeyiz. (Adres en altta.)

Mönüde, Uğur Kutay hocamızın seçtiği din(ler) üzerine yapılmış iki film var:

* "Religulous" (2008, 101'), Larry Charles imzalı bir 'komedi-belgesel'. Ünlü komedyen Bill Maher, bir çok dinsel merkezi dolaşıp inançlı insanlarla konuşuyor ve ortaya hayli komik bir 'Michael Mooreekolu filmi' çıkarıyor. (Türkçe altyazılı!)

* "Jesus Camp" (2006, 84'): Heidi Edwig ve Rachel Grady'in yönettiği oldukça yankı yaratmış bir belgesel. ABD'de Evangelik Hıristiyanların düzenlediği bir yaz okuluna devam eden çocukların nasıl bir tedrisattan geçtiğini gösteren ürkütücü ve göz açıcı bir film.

Özetle, korku filmi ayarında bir belgesel ile bir komedyenin bakışı gibi iki uç noktadan, çağımızın dinsel kurumlarına etraflıca bakma şansımız olacak.

Vaktimiz olursa ayrıca:

* "Cavalette" (aka Grasshoppers, 1990, 9', animasyon) İtalyan animatör Bruno Bozzetto'nun gözünden insanlığın kısa tarihi...

İyi haber: İlk filmi Türkçe altyazılı izleyebileceğiz. Kötü haber: İkinci filmin Türkçesi yok maalesef. Fakat İngilizce metni elimizde mevcut, çevirecek bir hayırsever çıkarsa yollayabilirim; çok da makbule geçer.

Din dersimiz mecburi olmayıp merak eden herkese açıktır. :-)

yer: Rengahenk Sanatevi
tarih: 3 Ekim C.tesi, 16:00 - 19:00
adres: İstiklal cad. Olivio han geçidi Sokak Olivio Han No:5 Kat:2, Beyoğlu
(St. Antuan Kilisesi'nin karşısındaki Barselona Pastanesi'nin bulunduğu sokak. 5-10 m içeride soldaki apartman.) Googlemap:
>>>

12 September 2009

Animasyon, Riefenstahl, Wiseman, vs.

12 Eylül 2009, Rengahenk Sanatevi.

Program dışı izlediğimiz Çek filminin adını kayda geçirmek açısından:
"Řeči, řeči, řeči" (Laf Laf Laf, 1991, 8'), Michaela Pavlátová.

Gelemeyen arkadaşlara kıyak: "Chromophobia": >>>
İzleyemediğimiz iki animasyon da şurada mevcut:
"Munro": >>>
"Fallen Art": >>>

10 September 2009

12 Eylül: Militarizm ve sinema

Sıradaki film izleme/tartışma seansımız, 12 Eylül C.tesi 16:00'da, Beyoğlu'ndaki Rengahenk Sanatevi'nde... (Mekan adresi ve tarifi en altta.)

Temamızı ise, günün anlam ve önemine binaen, ayrıca son günlerin malum sloganına ithafen "güçlü ordu" olarak belirledik... Biliyorsunuz ordumuz, -nazar değmesin- dünyanın en büyük ordularından biri; fakat memleketin en büyük metropolünün sakinlerinin bir yağmurla telef olmasını engellemeye yetmiyor bu "gücümüz"... Ordu güçlü olunca kim ne kazanıyor, biz ne kaybediyoruz, en azından sinema -özellikle belgeselciler ve animasyoncular- bu konuda ne düşünmüş, orduya nasıl bakmış?.. Bu konulara, çok bilinen klasiklerin penceresinden değil, alternatif filmlerin gözünden bakalım diyoruz. Örneğin:

* Leni Riefenstahl, Alman ordusunun II. DS'ndan hemen önceki ihtişamını gösteren "Tag der Freiheit - Unsere Wehrmacht" (1935, 17') adlı kısa filminde militarist estetiğin âlâsına imza atıyor.

* Belçikalı animasyon ustası Raoul Servais "Chromophobia"de (1966, 10'), askerlerin işgal edip bütün "renk"lerine el koyduğu bir köyün hikayesini anlatıyor.

* "Munro" (1961, 8' 30"). Gene Deitch'in vaktinde animasyon Oscar'ı kazanmış olan bu filminde, yanlışlıkla asker celbi gelip de Amerikan ordusuna katılmak zorunda kalan 4 yaşındaki bir afacanın "askerlik" maceralarını izliyoruz.

* Polonya animasyon sinemasının genç dahilerinden Tomasz Baginski'den "Fallen Art" (2004, 5') adlı film, yine gariban bir askerin hikayesini aktarıyor.

* ABD'deki belli başlı hemen tüm "kurumlar" hakkında filmler yapmış olan Frederick Wiseman'la da hafiften tanışmak açısından, "Manoeuvre" (1979, 114') adlı filminden bir bölüm izleyebiliriz. Vietnam'dan yeni çıkmış olan ABD ordusunun, Almanya'nın kırsalında bu sefer NATO operasyonlarına hazırlanırkenki hallerini gösteriyor, film.

* "The Atomic Cafe" (1982, 86') Soğuk savaş dönemininin ABD menşeili propaganda filmlerinden oluşturulmuş ürkütücü, bugünden bakınca bir o kadar da komik bir film. İsteğe göre, en azından kısa bölümler izlenebilir.

* "Religulous" (2008, 101'), Larry Charles imzalı bu "komedi-belgesel"de ünlü komedyen Bill Maher, bir çok dinsel merkezi dolaşıp inançlı insanlarla konuşuyor ve ortaya hayli komik bir 'Michael Moore ekolu filmi' çıkarıyor. Ramazan münasebetiyle...

Vakit durumuna göre, bazı filmler önümüzdeki izlemelere de kalabilir.

yer: Rengahenk Sanatevi
tarih: 12 Eylül C.tesi, 16:00 - 19:00
adres: İstiklal cad. Olivio han geçidi Sokak Olivio Han No:5 Kat:2, Beyoğlu
(St. Antuan Kilisesi'nin karşısındaki Barselona Pastanesi'nin bulunduğu sokak. 5-10 m içeride soldaki apartman.) Googlemap: >>>

09 September 2009

Herzog üzerine bir kaç şey daha

Geçen izlemede yarım kalan Herzog muhabbetini kapatmadan önce, bir iki dip not:
Nisan aynı sonlarında yapılan IndieLisboa - Lizbon Bağımsız Film Festivali, bu yılki retrospektif bölümünü Herzog'a ayırmıştı. Festivali izleyen Britanyalı sinema yazarı Demetrios Matheou, Herzog üzerine kısa ama özlü bir yazı yazmış. Özellikle şu tesbiti, bizim de tartıştığımız bağlamda önemli gibi geldi: "[...] Herzog'un ilham verici niteliği, bağımsız ruhunda yatıyor. Herzog yalnızca yapmak istediği filmleri, yapmak istediği şekilde yapan, belli bir türe, günün modasına, gişeye veya sevilme arzusuna boyun eğmeyen, sinema tarihinin en ayrıksı auteur'lerinden biridir."
Aynı yazıda alıntılanan şu cümleler de, Herzog üzerine kitap yazmış olan Grazia Paganelli'ye ait: "Bir Werner Herzog filmi, onun sesi duyulmaya başlandığı anda belgesel olmaktan çıkar. Bir anda, kurmacayla belgeselin kaynaştığı bir Werner Herzog filmi'ne dönüşür. [...] Herzog bir hikaye anlatıcısı değil, bir 'hikaye avcısı'dır. Her köşeden, her manzaradan hikaye çıkarabilir."
Şu anda Venedik'te aynı yarışmada iki filmiyle birden (kendi kendisiyle de) yarışıyor olmasını da, onun Herzog'luğuna vermek lazım!
***
Bu vesileyle, bir son dakika haberi: Sinemanın bir başka ilham perisi Tony Gatlif, KORKORO (Özgürlük) adlı son filmiyle, dün sona eren Montreal Film Festivali'nde en büyük ödülü kazanmış. Gatlif'in 1940'ların başında Fransa'da Nazi'lerin gazabına uğrayan Çingene bir ailenin hikayesini anlattığı filmi, festivalde ayrıca Seyirci Ödülü'nün de sahibi olmuş.

04 September 2009

Üç günde 600 seyirci!

1-2-3 Eylül'de gerçekleştirdiğimiz BARIŞA ADANMIŞ FİLMLER etkinliği, beklentilerimizi aşan bir ilgiyle karşılandı. Etkinlikte gösterilen yedi filmin hepsi 'kapalı gişe' oynadı. En kalabalık 'ayin'lerinden birine sahne olan tarihi kilise, üç akşam boyunca yaklaşık 600 seyirci ağırladı.
Son akşamki "Kimim Ben?" ve "Burma VJ"nin gösteriminden:

3 Eylül 2009, Union Church

03 September 2009

Barışta buluşmak

BARIŞA ADANMIŞ FİLMLER'in ikinci akşamında Union Church tam 185 seyirci ağırladı. "Gülüyor muyum Görmek İçin" ve "Cenin'in Kalbi"nin gösteriminde alkış da vardı, gözyaşı da...

2 Eylül 2009, Union Church

02 September 2009

Üzücü bir haber

Hayatın sürprizleri, filmlerinkinden çok daha acımasız olabiliyor bazen. Dün akşam biz "barış günü" etkinlikleriyle meşgulken, dünyanın bir başka ucunda iki genç sinema eleştirmeni kör şiddetin kurbanı olmuş.
Filipinli sinema eleştirmeni Alexis Tioseco ile onu ziyarete giden Slovenyalı meslektaşı ve hayat arkadaşı Nika Bohinc, Manila'daki evlerine giren hırsızlar tarafından öldürülmüş. Internette çıkan haberlere göre, 1 Eylül gecesi üç silahlı saldırgan çifti vurduktan sonra evdeki değerli eşyaları alarak kayıplara karışmış.

Sinema yazarları camiasını sarsan cinayetle ilgili haber: >>>
Onları yakından tanıyan J. Sanders'ın çiftin ardından yazdığı yazı: >>>
Alexis'in Nika'ya hitaben yazdığı ve sinemaya -özellikle yerel filmlere- olan aşkını (da) anlatan mektubu: >>>
Tioseco'nun kurduğu, Asya sineması üzerine kapsamlı bir site: Criticine

Alexis Tioseco (1981-2009), Nika Bohinc (1979-2009)
Documentarist olarak düzenlediğimiz BARIŞA ADANMIŞ FİLMLER etkinliğinin ilk günkü gösterimine toplam 174 seyirci katıldı.

Program ve detaylı bilgi için >> Documentarist



1 Eylül 2009, Union Church